
2022 yılında Ukrayna – Rusya Savaşı olmak üzere Çin ile Tayvan gerilimi, İran protestolarının devam etmesi, yüksek enflasyonun dünya genelinde görülmeye başlanması, AB’de enerji krizinin yaşanması ve ABD-Çin rekabetinin artması gibi gelişmeler 2023’ün daha zorlu geçeceğinin göstergeleridir. Dünyada gerilimlerin artması en fazla ülke sınırlarını etkiler. Bir taraftan, Ukrayna Savaşı ile Rusya’nın gücünün zayıflaması özellikle Kafkasya’da güç boşluğunun oluşmasına neden olurken diğer taraftan, ABD hegemonyasının zayıflamasıyla çok taraflılık ve çok kutupluluğa doğru sistemsel bir dönüşüm yaşanıyor. Bu sebeple küçük veya büyük fark etmeksizin sınır çatışmaları küresel boyutta etkiye sahiptir. 2023 yılında etki alanlarına dikkat ederek incelenmesi gereken üç sınır bölgesini bu yazıda ele alıyoruz.
1.Çin- Hindistan Sınırı
Himalaya sınırının -3.440 km- belirsizliği nedeniyle 50 yılı aşkın süredir devam eden Çin ve Hindistan sınır anlaşmazlığı, 15 Haziran 2020’de 20 Hint ve 4 Çin askerinin ölmesiyle savaşa ya da daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşme olasılığını ortaya çıkardı. Galwan Vadisi çatışması olarak da bilinen bu anlaşmazlık, 1975’ten beri gerçekleşen ilk önemli olaydır. 11 Eylül 2020 tarihinde Moskova’da bir araya gelen Çin ve Hindistan Savunma Bakanları, birliklerin sınır bölgelerinden geri çekilmesi konusunda anlaştıklarını açıkladılar ve devamında düzenli aralıklarla toplantılar gerçekleştirdiler. Taraflar arasında imzalanan 1996 tarihli bir anlaşmaya göre, sınır yakınında silah ve patlayıcı kullanımı yasaklandı. Böylece çatışmalar yayılmadan daha kolay kontrol altına alınabiliyor.
9 Aralık 2022’de iki ülke askerleri Sikkim Eyaletinde tekrar çatıştılar. Çatışmanın nedenlerinden birisi, Fiili Kontrol Hattı olarak da bilinen sınır boyunca iki ülkenin altyapı çalışmalarını artırması ve özellikle Hindistan’ın hava üssüne giden yolu inşa etmesi olarak görüldü. Diğer taraftan iki ülkenin de sınır hattında altyapı çalışmalarını artırması ve bölgenin askerileşmesinin hızlanması göz önünde bulundurulduğunda bunun son gerginlik olmayacağı kesinlik kazanıyor.
İki ülke arasında yaşanan sınır sorunu, sadece ikisinin de nükleer güce sahip olmasından kaynaklı değil, aynı zamanda etki alanı ve nüfusla da ilişkilidir. 1962’de Çin’in kazandığı sınır savaşı Bölge’de kronik gerginliğe sebep oldu ve bu durum günümüzde de sürmekte. Aynı zamanda iki ülkenin nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık %40’ını etkilemesi ve yeni bir göç dalgası yaratacak olmasıyla da dikkate alınmalı.
Hem Çin hem de Hindistan’ın olası bir savaş durumunda kaybedeceklerinin çok olması, savaş olasılığını azaltmasına rağmen ortadan kaldırmıyor. Çözüm konusunda ise durum belirsizliğini koruyor. Çin’in Hindistan tarafından Nisan 2020’den önceki statükoya dönme taleplerini reddetmesi durumu karmaşık hale getiriyor. Massachusetts Institute of Technology Üniversitesi bölge uzmanı Taylor Fravel, “İstikrarı artırma ve krizleri önleme açısından, tampon bölgeler oluşturulmalı ve iki ülke bu konuya yoğunlaşmalı. Çatışmaların sona ermesi için tampon bölgeler çok önemli bir rol oynuyor” diyerek alternatif bir çözüm öneriyor. Fakat bu sefer de tampon bölgelerin kontrolünün nasıl sağlanacağı ayrı bir soru olarak ortaya çıkıyor.
2. Ermenistan- Azerbaycan Sınırı
Dağlık Karabağ’da iki yıl önce 6 hafta süren ve Azerbaycan güçlerinin başarılı olmasıyla sona eren savaşın ardından Azerbaycan ve Ermenistan’ın başka bir çatışmaya hazırlık yaptıklarını gösteren işaretler artmaya başladı. Özellikle savaşta ateşkesin belirleyici aktörü olan Rusya, Ukrayna ile olan savaşın planladığından daha uzun sürmesi ve ciddi güç kaybına yol açması bölgeden beklenen uzun süreli ateşkesin sadece varsayım olarak kalmasına neden oldu. Diğer taraftan Rus askeri personeli ve sınır muhafızları Ermenistan- Azerbaycan sınırında hala varlıklarını sürdürmekte.
Rusya’nın savaş nedeniyle silah tedariki konusunda sıkıntı çekmeye başlaması Ermenistan’ı İran’la yakınlaştırırken, bu durum Azerbaycan lehine de önemli bir gelişme oldu. Ermenistan’ın aksine hem Türkiye hem de İsrail’den silah tedarikini sağlaması ve ordusunun modernizasyonunu hızlandırması, Azerbaycan’ın Rusya’nın boşluğunu iyi değerlendiğinin önemli göstergelerinden. Ukrayna Savaşı’nın bir diğer etkisi ise iki ülke arasında düzenlenecek olan barış görüşmelerini gölgelemesi oldu. Moskova Dağlık Karabağ meselesinde barış görüşmeleri ve bölgedeki yeni düzen için her zaman arabuluculuk rolünde öncü oldu. 2020 yılında imzalanan ateşkese göre Ermenistan üzerinden Azerbaycan’dan İran sınırındaki Nahçıvan’a doğru rota açılarak bölge ticaretinin canlandırılması planlanmaktaydı. Bu konuda bazı önemli adımlar atılsa da aktif kullanıma hâlâ geçilemedi. 13 Eylül 2022 tarihinde sınırda yaşanan çatışma ise Ukrayna’nın Harkov’daki başarılı direnişine ve Tacikistan-Kırgızistan arasında yaşanan çatışmaya denk gelmesi nedeniyle, Ermenistan tarafından Rusya ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne yapılan destek çağrısına rağmen, tepkilerin şiddetli olmamasıyla sonuçlandı.
2021’in sonlarında ise Rusya liderliğinde, çok az ilerleme kaydedilen barış sürecini güçlendireceği umularak Ermenistan ile Azerbaycan arasında Avrupa Birliği’nin yeni arabuluculuğu kabul edildi. Ancak Ukrayna’daki savaş başladığından beri Moskova, AB diplomasisini Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu durdurmaya yönelik daha geniş çabaların bir parçası görerek karşı çıkıyor. Sonuç olarak iki ayrı anlaşma taslağı, Rusya ve Batı, ortaya çıkmış oldu. İki taslak da amaç olarak aynı: Ermenistan- Azerbaycan sınırının istikrara kavuşması ve ticaretin açılması. Her iki durumda da Azerbaycan daha belirleyici güce sahip olacak. Rusya Azerbaycan’ı, Avrupa’ya enerji tedariki ve İran’a yeni ticaret yollarının açılması konularında oldukça önemsiyor. AB ise, Fransa dışında, Rus gazına alternatif olarak Azerbaycan ile anlaşma yaptı ve 2027 yılına kadar gaz ithalatını ikiye katlamayı amaçlıyor.
Azerbaycan ile Ermenistan arasında devam eden sorunun temelinde, Karabağ’da bulunan Ermeni nüfusunun hakları ve güvenlik konuları yer almakta. Bu sorun oldukça eski ve Azerbaycan Karabağ’ı kendi iç meselesi olarak gördüğü için ikinci tarafların karışmasına karşı çıkarak kendi vatandaşlarıyla eşit muamele uyguladıklarını belirtiyor. Fakat bu Ermenistan için tatmin edici bir cevap olmaktan uzak.
İki ülke arasındaki Dağlık Karabağ anlaşmazlığının tarihi çok eskilere dayanmakla beraber 1990’larda ve 2020’de olmak üzere iki büyük çatışma yaşandı. Çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısı yaklaşık 30.000 civarında ve sınır ihtilafının çözümünü zorlaştırıcı olarak iki halkın da tarihsel belleklerinde düşmanlık yarattı. Sınır ihtilafına çözüm olarak, Ermenistan’ın Karabağ’ı işgal ettiği dönemde olduğu gibi, tekrar “tampon bölge” oluşturulması ön plana çıkmakta. Özellikle Azerbaycan tarafından desteklenen plana göre Azerbaycan sınırında güvenlik bölgesi oluşturulmalı ve Ermenistan’ın kaybettiği toprakları geri alma ihtirası engellenmeli.
3. İran- Azerbaycan Sınırı
Karabağ sorunu ile bağlantılı olarak Azerbaycan ve İran arasında yaşanan gerilimler, Mahsa Amini protestolarında Azerbaycan ile birleşme sloganlarının Türkçe olarak yapılması iki ülke arasında krize dönüştü. İran molla rejiminin, ülke nüfusunun yaklaşık %30’unu oluşturan ve en büyük çoğunluğa sahip azınlık olan Azerbaycan Türklerine yönelik politikalarını sertleştirmesi ve Azerbaycan yönetimini protestoları “kışkırtmakla” suçlaması, gelecekte bölgede yaşanacak en büyük krizin nedeni olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Mayıs 2022’de İran’ın Türk futbol takımı Traktor’un taraftarlarının “Türk dilinde medrese, olmalıdır herkese” tezahüratıyla dikkat çektiler.
İki ülke arasında doğal sınır olan Aras Nehri’nin iki tarafında da Azerbaycan Türkleri yaşamakta ve İran gelecekte doğal sınırın ortadan kalkmasından oldukça endişeli. Bu sebeple Karabağ Savaşı sırasında açıkça Ermenistan’ı desteklemiş ve Azerbaycan’ın kazanmasından rahatsızlığını dile getirdi. Fakat Azerbaycan’ı asıl rahatsız eden olay, 17 Ekim 2022 tarihinde Devrim Muhafızları Ordusu tarafından Azerbaycan sınırı boyunca Aras Nehri bölgesinde geniş çaplı askeri tatbikat başlatılması oldu. Her ne kadar İran yönetimi rutin bir tatbikat olduğunu ve önceden planlandığını açıklasa da, Aras Nehri’ni geçmek için ilk kez geçici köprülerin kullanılması Ermenistan ile birlikte Azerbaycan’la iki cephede savaşın senaryosu olduğu fikrini gündeme getirdi. Buna karşılık, Azerbaycan 2 Kasım’da sınırda tatbikat başlattı. 25 Kasım 2022 tarihinde uluslararası bir konferansta Aliyev’in “Sınırımızda Ermenistan’a destek için askeri eğitim yapanlar da bilsin. Bizi kimse korkutamaz” sözleriyle İran’a yönelik tepki belirtildi. Aliyev konuşmasının devamında, İran’da diğer etnik azınlıkların ana dillerinde eğitim alabildikleri okullar olmasına rağmen, Azerice eğitim verilen okulların olmamasını eleştirdi ve ülkesinin dünyadaki tüm Azerbaycanlıları korumak için elinden gelenin en iyisini yapacağına söz verdi.
Son olarak İran’da devam eden protestoların Azerbaycan medyası tarafından propaganda olarak kullanıldığı yönünde haberler, iki ülkenin büyükelçilerinin bakanlıklara çağrılmasına neden oldu. Protestolarda sloganların Türkçe olması ve Güney Azerbaycan bölgesinin de protestolara destek olması gerilimi giderek yükseltiyor. İki ülke liderinin de saldırgan söylemleri Güney Kafkasya’da barış ve güvenliği önemli ölçüde tehdit ediyor. Bu bağlamda, Ermenistan’ın bu güç oyununda İran ile ittifak kurmasına karşılık, başta Türkiye olmak üzere İsrail ve Arap dünyası da Azerbaycan’la askeri ittifak kuracaktır. Bu durum bölgede yerel halklar için yıkıcı sonuçlar doğuracak büyük bir çatışmayı tetikleme riskini taşıyor
Bir Cevap Yazın