Akşener’in Göz Ardı Edilen Misyonu ve Altılı Masa: Kılıçdaroğlu’nun Adaylığını Nasıl Okumalı?

Her ne kadar resmî açıklama 6 Mart Pazartesi günü yapılacak olsa da Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu olacağı kesinleşti. İttifak’ın diğer üyelerinin ne şekilde konumlandırılacağı, olası bir seçim zaferinin ardından işleyişin ne şekilde gerçekleşeceği gibi konular ise henüz aydınlanmış değil.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, bu “işleyişi” ikinci plana atacak anlamlara sahip. Hem Altılı Masa adlı ittifaktan ziyade koalisyon olduğu bu adaylıkla ortaya çıkmış oluşumun niteliği hem de muhalif kesimlerin seçime bakışı bağlamında bazı kesinlikler ortaya koymuş olacak.

Bu kesinliklerin öncesinde Murat Sabuncu’nun ulaştığı kulis bilgisine bir göz atalım.

Sabuncu’nun aktardığına göre 2 Mart’taki toplantıda Kılıçdaroğlu’nun adaylığı SP lideri Temel Karamollaoğlu tarafından dile getiriliyor. Akşener dışındaki isimler bu adaylığa onay verirken İYİ Parti lideri “Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş olsun, partim bana bu iki ismi öner yoksa çık gel dedi” şeklinde bir karşılık veriyor. Kılıçdaroğlu’nun bu itiraza yanıtı “onlar belediye başkanlığı görevine devam edecek” olunca Akşener, bu durumu partisine danışması gerektiğini belirtiyor.

Ortaya çıkan anlaşmazlık karşısında Kılıçdaroğlu, “Gerekirse beş parti imzasıyla bir açıklama yapılır” şeklinde ilginç bir çıkış yapıyor. Aldığı yanıt “Ben kalkıp gideyim mi yani” oluyor.

Bu noktada peşinen şu tespite vurgu yapmak gerekiyor:

Kılıçdaroğlu, Akşener’in FOX TV’deki açıklamalarını pek de umursamadığını, Bülent Kuşoğlu’nun Altılı Masa’yı bir “notere” indirgeyen tekzip edilmemiş açıklamasını onayladığını net bir şekilde gösteriyor.

Akşener açısından bu durum hem Altılı Masa’nın var olma gerekçesini ortadan kaldıran hem de partisinin önemini ikincil plana atan bir yaklaşım.

Durumun bir diğer ilginç yanı CHP’li ya da CHP’ye yakın kamuoyunun Akşener’i “oyunbozan” olmakla itham etmesi.

Hâlbuki Altılı Masa’nın 12 Şubat 2022 tarihli ilk toplantı sonrası açıklamasındaki şu nokta “çoğulculuk” ve “uzlaşı” vurgusu yapıyor:

“Altı siyasi parti olarak hepimizin ortak sorumluluğu, uzlaşarak ve birlik içinde bu krizi aşmak, derin sorunlarımızı demokratik siyasetin alanını genişleterek, çoğulculuk temelinde çözebilmektir”.

Yukarıda çizilen manzara ışığında Altılı Masa’da çoğulculuğun yerini CHP çoğunluğuna, uzlaşma ve birlik içinde olmanın yerini “oyun bozanlık yapma” ithamlarına bırakmış olduğunu söyleyebiliriz.

Pek çok muhalif yazarın “çoğulculuğu” ve “demokratik yapısıyla” övdüğü bu girişim kendi içinde CHP’nin çoğunlukçu yaklaşımına kapılmak üzere.

Altılı Masa, son uğrağında ilk toplantısında kamuoyuna verdiği sözü kendi işleyişi içinde unutmuşa benziyor.

CHP ve Kılıçdaroğlu liderliğinde geliştirilen bu unutkanlığın bir dayanağı HDP’nin “aday çıkarma kararını gözden geçirmesi” ve CHP liderinin adaylığı durumunda Millet İttifakı’nı destekleme eğilimi olabilir.

Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun “gerekirse beş parti imzalı açıklama” resti biraz da HDP gibi, tüm ittifakların dışında kaldığı için seçim matematiğindeki anahtar rolü giderek artan bir siyasi partinin örtülü desteği ile ilgili.

Şubat 2022’den beri HDP ile ilişkilerini iktidarın söylemsel çerçevesi içinde şekillendiren Altılı Masa açısından kritik bir uğrak daha karşımıza çıkıyor: “İYİ Parti gitsin, HDP gelsin”.

Başka bir yaklaşım bu durumu, Millet İttifakı’nın yaşadığı iç krizin HDP ile birlikteliği mecbur kılması olarak açıklayabilir. Bu mecburiyet de son kertede, muhalif seçmenler açısından HDP ile ilişki kurmanın “meşru” dayanağına dönüşebilir.

İYİ Parti’yi “oyunbozan” olmakla itham eden söylemin muhalif kesimlerde giderek dillendirilmesi de bu dayanağın bir diğer ucunu teşkil edebilir.

Bu noktadaki son güncel örnek gazeteci Murat Yetkin’in öne sürdüğü söylemde görülüyor. Yetkin’e göre Akşener ya tek başına adaylığını ilan ederek Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı’nı ikinci kez “hediye eden bir siyasi lider olarak tarihe geçecektir”.

Bu söylem CHP’nin son dönemde giderek artan “Erdoğan” odaklı stratejisinin de bir ifadesi. CHP, “Erdoğan gitsin de” diyerek salt Cumhurbaşkanı’na yönelik tepkilerin seçim günündeki politizasyonuyla ilgileniyor.

Şöyle bir senaryo düşünelim:

AK Parti, İYİ Parti ve MHP’nin muhalefette olduğu bir Kılıçdaroğlu iktidarını tahayyül edelim. Bu koşullarda Kılıçdaroğlu büyük olasılıkla salt “seçimi kazanmış” bir lider olacaktır. Keza bu durumda “iktidar olması” için önündeki engeller çok daha artacaktır.

Başka bir ifadeyle CHP’nin liderlik ettiği koalisyonun seçim sonrası için tahayyülü, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına feda edilmiş görünüyor.

Muhalif seçmen salt kişiye odaklanmış bir seçim sürecine mi odaklanacak yoksa aklında, İYİ Parti’siz bir Altılı Masa’nın seçim sonrası kapasitesine dair soru işaretleriyle mi sandığa gidecek, göreceğiz.

CHP’nin buna yanıtının “Erdoğan merkezli” seçim stratejisinin işleyeceği yönünde olduğu ise apaçık ortada.

Keza CHP başından beri isim üzerine odaklandı.

İsmail Saymaz’ın Temmuz 2022’deki “Kılıçdaroğlu Fiilî Cumhurbaşkanı Adayı” adlı yazısı sekiz ay öncesinden bugünleri duyuruyordu bir bakıma.

Ne İmamoğlu’na dair yargı kararı ne de yıkıcı depremler Altılı Masa içindeki CHP stratejisinde bir kırılmaya yol açabildi.

Daha önce salt Erdoğan’a odaklanmış ve sistemsel tartışmaları ikinci plana itmiş bir muhalif stratejinin Akşener’in çekindiği “rövanşist” iklimi beslediğinden söz etmiştik. CHP’nin seçim sonrası bir rövanşist iklimdeki performansının ne olabileceğine dair tutarlı tahminler yapmak şu aşamada çok kolay değil.

Altılı Masa’nın Şubat 2022’den bugüne kadar sunduğu manzaraya bakıldığında Akşener’in FOX TV’deki açıklamalarının tümüyle göz ardı edildiğini görebiliriz. Akşener, özellikle “adayı değil sistemi tartıştırmak konusunda başarısız olduk” şeklindeki özeleştirisinin haklılığıyla “masadan kalkıp gitme” noktasına gelmiş durumda.

Millet İttifakı, 2 Mart günündeki performansıyla bir “ittifak” değil, koalisyon olduğunu kanıtlamış durumda. MASA Ankara’nın 6 Ocak tarihli analizinde belirtildiği gibi ittifak ve koalisyon iki ayrı mantık. İkincisinin temel niteliği “iktidarı elde etmiş olmanın” konforu oluşturuyor.

CHP ve diğer dört parti, İYİ Parti, HDP desteği ile Erdoğan odaklı seçim stratejisi konularındaki kararıyla bu konforu tercih etmiş görünüyor.

Toparlayalım:

İYİ Parti lider Akşener hem kurumsal hem de kişisel kariyeri özelinde Altılı Masa’nın CHP önderliğinde getirildiği konumdan fazlasıyla rahatsız.

Altılı Masa’nın beş üyesi Akşener’in ve partisinin misyonunu doğrudan göz ardı eder pozisyona gelmiş duruyor. Gerçekten de Altılı Masa, altı partinin üstünde bir irade olmaktan ziyade CHP’nin liderliğini onaylayan, onun çatısına sığınmış beş partinin koalisyonuna dönüşmüş durumda.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı muhalefet bloğu açısından seçim sürecinde sistem tartışmasının değil, aday ismi tartışmasının galip geldiğinin bir kanıtı.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı İmamoğlu’nda kendi Erdoğan’ını görenlerin mağlubiyetini de ifade ediyor. Bu durumun ise konjonktür gereği açık olmasına rağmen İmamoğlu’na “Erdoğan kaderi” atfeden söylemler nedeniyle oluştuğunu söyleyebiliriz. Daha önce vurguladığımız gibi İmamoğlu’na dair yargı kararını “Türk siyasetinde dönüm noktası” olarak işaretlemek olayın sıcaklığı içinde içine düşülmüş bir hayalden ibaretti.

Çoğulculukla başlayıp çoğunlukçuluğa evrilen bir siyasi koalisyonun seçim performansına dair analizlerimiz sürecek.

Dr. Adem Yılmaz hakkında 56 makale
Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini Ankara Üniversitesi Siyaset Bilimi programında tamamlamıştır. Çalışma alanlarını Siyasal Kuram, Siyaset Sosyolojisi, Felsefe ve Türk Siyasal Hayatı oluşturmaktadır.

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın