Bir Eksen Ülke Olarak Türkiye

Bu hafta MASA’da uluslararası ilişkiler, stratejik çalışmalar ve istihbarat çalışmalarına dair bir ufuk turu yapık. Bu dâhilde konuğumuz sayın Dr. Melih Aktaş ile bilhassa bu çalışma alanlarında ilgi çeken konu başlıklarını inceleyerek, 20. yüzyılın sonlarında popülerleşen “Eksen Ülkeler” yani “Pivotal States” nosyonu üzerine yoğunlaştık. Eksen Ülkeler, Sovyetlerin dağılması sonrası hız kazanan bir uluslararası ilişkiler kavramı olarak karşımıza çıkmakta. Bölgesel düzlemde jeopolitik önem arz eden ve büyük güç olmamakla beraber bölge siyasetini etkileyen ülkeler arasında sayılan Eksen Ülkeler, aynı zamanda ABD dış politikası için de angajman açısından ilk sıralarda sayılmakta. Bu ülkelerdeki siyasi, sosyolojik ve ekonomik dönüşümlerin uluslararası sahnede seyir belirleme fonksiyonu üzerinde durulmakta ve bu açıdan da ABD’li karar vericilerin gündemine taşıması gereken ülkeler olarak kodlanmakta. Hâlen siyasi risk analizi ve ülke analizi alanlarında da kullanılan Eksen Ülkeler kavramı günümüzde de önemini korumakta.

Eksen Ülkeler olarak günümüzde Brezilya, Mısır, Endonezya, İran, Kazakistan, Kore (Kuzey ve Güney), Meksika, Nijerya, Pakistan, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Tayvan, Türkiye ve Ukrayna sayılabilir. Türkiye-ABD ilişkilerinde uzun süredir olumsuz bir seyrin yaşandığını düşünürsek, Türkiye’nin bu kodlama içerisinde yer almasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye, hâlen ABD dış politikası açısından amaç ülke pozisyonunu korumaktadır, fakat ikili ilişkilerde yaşanan görüş ayrılıkları bu ilişkinin olağan seyri ve ivmesini değiştirmiş durumdadır. Esasında kilit bazı konu başlıklarında yaşanan görüş ayrılıklarından ötürü ABD ve Türkiye ilişkileri önemli bir süredir bitkinlik belirtileri göstermekte. Bu bitkinliğin aşılmasının ve tekrardan Washington-Ankara arasında nitelikli ilişkilerin inşasının önemli olduğunu düşünüyoruz.

Türkiye’nin bölgesel nüfuz alanı, nüfusu, NATO’ya katkıları ve iktisadi hacmi açısından da hâlen Eksen Ülke olma iddiasının geçerli olduğunu düşünüyoruz. Esasında ABD’de de bu kanaat bilhassa Arap Bahar’ının başladığı senelerde oldukça kuvvetliydi. Nitekim dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın en çok telefon ettiği lider uzun bir süre Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Bölgedeki demokrasi arayışının getirdiği heyecan, statik rejimlerin yenilenmesine dair ortak kanaat ve Türkiye’nin gittikçe etkinleşen bölgesel ekonomi politiği Washington ve Ankara arasındaki bağları sağlamlaştırmıştı. Irak İşgali noktasında yaşanan görüş ayrılıkları bile bu de facto lale devrinde unutulmuştu.

Bu tablo hâliyle 15 Temmuz darbe girişimi akabinde yaşanan olaylarda ve Türkiye ile ABD arasında bölgesel politikalara dair görüş ayrılığının basit farklılıklar yerine derin bir uçuruma dönüşmesiyle beraber değişti. Göreve iki yıl önce gelen ABD Başkanı Joe Biden ise henüz Türkiye’yi ziyaret etmiş değil. Bu trendlerin post Arap Baharı olarak niteleyebileceğimiz ve statik rejimlerin halk başkaldırısı yerine ekonomi-politik alanlarda nüanslı bir biçimde yenilenmesiyle devam ettiğini söyleyebiliriz. Öyle ki Arap Baharı’nın modeli olan Tunus’ta bile trendler tersine dönmüş durumda.

Türkiye ve ABD arasında derinleşen görüş ayrılıklarının ilişkiyi bitkinleştirdiğini belirtmiştik. Bu bitkinliğin sürekli hâle gelmesinin Türkiye dış politikası için önemli bir risk olduğunu düşünüyoruz. Türkiye ile ABD kuvvetli kurumsal bağları sebebiyle her zaman ikili ilişkilerde belli bir asgari seviyeyi yakalamaya mecburdur. Fakat Washington ve ABD ilişkisine dair “asgariyi” hedeflemek bu ilişkinin potansiyelinin altında kalması demektir.

Türkiye ve ABD’nin – bölgede tekrardan değişim rüzgarlarının estiği bu günlerde – ortak bir vizyon geliştirmesi Ankara’nın “Eksen Ülke” konumunu kuvvetlendirecektir. Türkiye dış politikasında son iki senedir yaşanan kayda değer dönüşümlerin ABD ile ilişkileri yenilemeyle taçlandırılması, Ankara için önemli bir zafer olacaktır. Bu bakımdan, Türkiye’nin bölgesel normalleşme perspektifi artık ABD ile olan ilişkileri de kapsamalıdır. Türkiye tekrardan ABD’li karar vericilerin gündemine olumlu bir şekilde girmelidir.

Raportör Batu Coşkun hakkında 15 makale
Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra London School of Economics’te Karşılaştırmalı Siyaset yüksek lisansı yaptı.

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın