Gürbüz Çapan: Benim Adayım Kemal Kılıçdaroğlu

Esenyurt Kurucu Belediye Başkanı, CHP üyesi Gürbüz Çapan 24 Kasım 2022 Perşembe MASA Stratejiler ve Çözümler Ankara’ya konuk oldu. Çapan, kurucu olduğu Esenyurt Belediye Başkanlığı döneminden CHP’nin dönüşümüne, Kürt meselesinden Cumhurbaşkanlığı adaylığına dek birçok konuda fikrini paylaştı ve MASA’da tartıştı. Gürbüz Çapan’ın toplantısından öne çıkanları iki ayrı rapor şeklinde kamuoyuna sunuyoruz.

Türk Solundan CHP’ye ve Kürtlere Yeni Perspektifler

Ermenistan’a neden gitti?

Belediye Başkanlığı döneminde Ermenistan ziyareti öncesinde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile bir görüşme gerçekleştiren Gürbüz Çapan, Demirel’in kendisine tüm parti liderleriyle görüşmesini önerdiğini söyledi. Necmettin Erbakan’ın kendisi  yerine Yasin Hatipoğlu ile görüştürdüğünü dile getiren Çapan, Tansu Çiller ile görüştüğünü ve kendisinden bir mektup aldığını, Bülent Ecevit ile herhangi bir temas kurmadığını, kendisiyle en yakın ilişki kuran siyasi liderin de Alparslan Türkeş olduğunu aktardı. Havaalanında özel bir görüşme gerçekleştirdiği Türkeş’in, kendisine ‘Ermenistan’la kapıların açılmasının herhangi bir sorun teşkil etmeyeceğini ve nüfus olarak da Türkiye için bir problem oluşturmayacaklarını’ belirttiğini aktaran Çapan, Ermenistan ziyaretinin ardından Hürriyet gazetesi başta olmak üzere ana akım medyada hedef gösterilip lince maruz kaldı. Bu dönemde kendisi koruyan tek kişinin de Alparslan Türkeş olduğunu önemle vurguladı. Ermenistan ziyaretinin ardından hakkında 3 farklı ‘suç’tan dava açıldı. Davaların Ermenistan ziyaretinin bir ‘hesabı’ olarak organize edildiğini ifade eden Çapan, kendisine ‘nükleer silah kaçakçılığı’, ‘koyun kaçakçılığı’ ve ‘Ermeni olmaktan’ dava açıldığını belirtti. Gazeteci Ertuğrul Özkök’ün o dönem kendisini ‘Ermeni asıllı Kürt’ olarak lanse ettiğini ve bununla ilgili köşe yazıları kaleme aldığını söyleyen Gürbüz  Çapan, ‘Dağıstanlıyım, Türküm. Kürt değilim ama Kürt düşmanı da değilim, Ermeni değilim ama Ermeni düşmanı da değilim!’ diyerek kimliğini ve politik tutumunu özetledi.

Kürt meselesinde kültürel çözüm

Gürbüz Çapan Türkiye’de yaşanan Kürt sorununun 80 döneminde oluşturulmaya başladığını savundu. Darbe ile birlikte toplumun kristalize olduğunu, kimliğin çok fazla öne çıktığını, bunun da kamplaşma ve ayrışmayı derinleştirdiğini belirtti. ‘Geldiğimiz noktada Türkiye’de artık kimsenin PKK’lı olarak suçlanmadığı, direkt olarak Kürt sıfatıyla suçlandığı’nı aktaran Çapan, Türkiye sosyolojisinin bu bağlamda incelenmesi ve çözümün nereden başlayacağını tespit etmek gerektiğini sözlerine ekledi. Çapan Kürt sorununun çözümü için 80’lerden itibaren kültürel adımların atılmasının çok olumlu sonuçlar doğurabileceğini de özellikle vurguladı.  

‘Yalnız ve güzel partim CHP’

Üyesi olduğu CHP’yi “yalnız ve güzel partim” olarak betimleyen Çapan, eski genel başkan Deniz Baykal’ı partiyi besleyecek insan kaynağının önünü kesmekle itham ederken partinin bir “Türkiye partisi” olabilmesi için çaba sarf etmesi gerektiğine vurgu yaptı. 

Gürbüz Çapan, Deniz Baykal’ın CHP’nin kadrolarını yok ettiğini, önce Kürtleri tasfiye ettiğini, insan kaynağını bu şekilde kuruttuğunu ifade etti. Deniz Baykal döneminde kendileri tarafından bir Kürt raporunun hazırlandığını ve raporun sunulacağı gün Deniz Baykal’ın Diyarbakır’a gitmediğini belirten Çapan, bu hamle ile CHP’nin Doğu ve Güneydoğu’dan tamamen silindiğini dile getirdi. Bölgede okuma ve yazma bilmeyen kişilerin delege yapıldığını, Deniz Baykal’ın partide hemen her şeyi kendine bağladığını, kendini farklı hisseden hiç kimsenin CHP’de kalmadığını da sözlerine ekledi. 

CHP üyesi olduğunu belirten Gürbüz Çapan, CHP’nin şu an kendini tamamlamaya çalıştığını söyleyerek Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasını desteklediğini dile getirdi. Çapan, CHP’nin karar süreçlerinin dar bir çevre tarafından himaye edildiğine değinirken partinin, bu durumun olası dezavantajlarını Altılı Masa’nın varlığıyla kapatmaya çalıştığını da vurguladı.

Çapan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ihtiraslı olmadığını, öngörülebilir, her öneriye açık, her sözleşmeye sadık bir lider olduğunu aktardı. Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kaybetme ihtimali olsa bile desteklediğini söyleyen Çapan ‘kaybedecek olsa bile aday olacak, kendimiz olarak kalmayı önemsiyoruz!’ dedi. 

Kürt dostu olma çabası

Gürbüz Çapan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 16 Ekim 2021’de Diyarbakır’da Ahmet Güneştekin’in sergisine davet edilmesi ile ilgili olarak, İmamoğlu’nun serginin önüne geçtiğini, ‘Diyarbakırlılara Kürt dostu olduğunu kanıtlama’ faaliyetine dönüştürdüğünü belirtti. İmamoğlu’nun bu PR çalışmasından istediği sonucu alamadığını söyleyen Çapan, Diyarbakır’dan ayrıldıktan sonra beklenen izlenimi bırakmadığını da sözlerine ekledi. İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyaretinin hemen ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun İBB’de ‘200 PKK’lı çalışan var’ diyerek İmamoğlu’nu öne çıkartıp parlattığını söyleyen Çapan, Soylu’nun açıklamalarının ardından herhangi bir kanıt sunamamasını da İmamoğlu’nun Diyarbakır’daki PR çalışmasının noksan yerini kapattığını iddia etti.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun olası Cumhurbaşkanlığı adaylığına dair bir soruya ise Çapan, Türkiye’nin benzer lider profillerinden kurtulması gerektiğini söyledi. Çapan’a göre Türkiye’nin, mevcut iktidar partisi ve liderinin benzeri bir profile ya da onun farklı bir kesimdeki muadili olmakla siyaset yapan isimlere ihtiyacı yoktur. 

Gürbüz Çapan İmamoğlu özelinde hem İBB’de hem de Türkiye genelinde devlet bürokrasisinin bir ‘Karadenizli hakimiyeti’ altında olduğunu da ifade etti. Özellikle Trabzon ve çevresinin etkin şekilde devlet yönetiminde kritik eşiklerde yer aldıklarını, bunun politik süreçleri bürokratik bir yavaşlama ve liyakatsizliğe götürdüğünü de belirtti. Bunlara ek olarak Çapan, AK Parti’yi destekleyen sermaye gruplarının aynı zamanda Ekrem İmamoğlu’nu da desteklediğini iddia etti.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş hakkındaki görüşleri de sorulan Çapan, Yavaş’ı, “Ankara’ya haysiyetini iade eden” bir belediye başkanı olarak gördüğünü belirtti. Çapan ayrıca Yavaş ve İmamoğlu’nun adaylıklarının kötü bir sonuç doğurmayacağını aksine parçalanarak yeni bir şeyler doğurabileceklerini de sözlerine ekledi.

Raportör: Mustafa Aksoy

Gürbüz Çapan’ın Kent ve Belediye Tahayyülü

Esenyurt’un kurucu belediye başkanı olan ve yaklaşık 15 yıl bu görevi sürdüren Gürbüz Çapan, MASA Ankara’da katıldığı toplantıda kendine özgü, kent/insan analojisi, bir üst kültürün ifadesi olarak dayanışma olgusu ve modernleşme kavramı temelinde kategorize edilebilecek, dikkate değer bir kent ve belediye tahayyülü ortaya koymuştur. Çapan’ın Türkiye’deki mevcut toplumsal ve politik manzaraya dair tespitleri de bu tahayyülden beslenmekte ve “kurucu normatiflerden” yoksun bir işleyişe vurgu yapmaktadır.

Çapan’ın, kendisinin toplum analizini de besleyen kent tasarımı ve belediyecilik anlayışı birbiriyle bağlantılı üç makro başlık altında ifade edilebilir:

İlk olarak Çapan’a göre insan ve kent “bir ve aynı”dır; kent, insanı şekillendirirken insan da kenti, kendi fizyolojisini tanıdığı ölçüde kurgular ve benimser. İnsanın anatomisi ile kent mekânının tasarımı aynı mantığın iki yüzüdür. Örneğin, kalpten bedene kanı pompalayan arter damar (atardamar) ile şehrin merkezinden çevreye uzanan yollar (ana arterler) benzer bir işlevi yerine getirirler. Biri bedenin, diğeri de şehrin canlılığını olanaklı kılar. 

İkinci olarak Çapan’a göre kentin sosyolojisinin merkezinde “dayanışma” olgusu vardır. Bu olguyu Farabî’ye atıfla formüle eden Çapan, düşünürün “insan bir üst kültüre kentte evrilir; üst kültür ise dayanışmadır” anlayışını benimsediğini dile getirmektedir. Nitekim Çapan’ın referans verdiği Farabî için insan ve insanın mutluluğu toplumsal hayatın şekillendiği kent (medine) ile doğrudan ilintilidir. Kent bu bakımdan farklı kesimlerden insanların dayanışma içinde bir üst kültürü yarattığı bir ilişkiler setidir. 

Çapan’a göre, Türkiye’de şehirler bu “normatif”ten yoksundur. Örneğin, kentlerimizde görülen “dayanışma” odaklı dernekler kenti yaratacak üst kültürün bir unsuru olmaktan ziyade “kente karşı” organize olmanın ifadesidir. Kent sosyolojimizin önemli bir unsurunu özünde “kente karşı” olan böylesi yapıların oluşturmasını eleştiren Çapan, “herkesin kendisine kente karşı bir sahip aradığı yeri kent yapamazsınız” tespitinde bulundu.

Son olarak Türkiye’de “rant” kavramının yüklenen olumsuz anlamlardan şikâyet eden Çapan, bir belediye başkanının görevinin şehrin kalitesini ve talep edilmesini arttırılması anlamında “rantı” arttırmak olduğuna vurgu yapmaktadır. Çapan’a göre “rant”, bir bölgenin yaşanabilirliğinin arttırılması demektir. Bunun yanı sıra Çapan, bu yaşanabilirliğin temel kıstası olarak belediyelerin kentteki üst kültürü yaratacak bir “modernleşme” işlevini işaret etmektedir. “Esenyurt’ta kreş yaptım, kreşin ne olduğunu anlatamadım” diyen Çapan, insanların kent hayatının gerektirdiği şekilde bir yaşam pratiğine sahip olmasının hem insanın hem de kentin gelişimi ve mutluluğu için önemli olduğunu belirtmektedir. Bu noktada özellikle de kadınların kente sahip çıkması gerektiğinin altını çizen Çapan, kentin normatifliğini ortaya koyacak bir uğraşın toplumun tüm kesimlerinin görevi olduğunu belirtmektedir. 

Çapan’ın bu üç kategoride somutlaşan normatiflik kavrayışı, bir kentte yaşamanın sorumluluğunu yerine getirmesini ve bu uğurda kişinin “gelişime açık bir birey” olarak kenti, kendi kişiliğinin bir unsuru olarak görmesini gerektirir. Nitekim kent/insan analojisi ve üst kültürün yaratımı birbirini besleyen iki olgudur. “Modernleşme” ise bu iki olgunun yaratılmasına yönelik bir çabanın ifadesidir. Bu bağlamda Çapan’ın “herkesin kendisine kente karşı bir sahip aradığı yeri kent yapamazsınız” tespiti,  bu üç olgunun kesişimi ve onun normatiflik kavrayışının veciz bir ifadesi olarak ele alınabilir. 

Çapan’ın bu “sahip arama” tespitinde saklı olan unsur ise kendisinin deyimiyle Türkiye’de toplumun “kristalize olma” eğilimi ve her şeyi bundan ibaret görmesidir. Çapan “kristalleşme” olgusuyla, hemen herkesin kendisini, bir birey olmaktan önce kimliği, ait olduğu kolektif ile tanımlayıp ona göre tutum almasına gönderme yapmaktadır. “Ciddi sorunlarımız var, fakat bunları konuşmak istediğimizde kimliğinizle ön plana çıkartılıp konuşamaz kılınıyorsunuz” diyen Çapan, Türkiye’de insanların temel sorununun kişisel bir tutum alamamak olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu durum, Çapan’a göre, insanların okuduklarını kavrama şeklinden kentle olan ilişkilerine kadar toplumsal psikolojinin her odağına sirayet etmiştir. 

İnsan ve kent kavrayışını düşünsel arka planla destekleyen bir profil ortaya koyan Gürbüz Çapan’ın tespitleri Türkiye’de insandan kente uzanan her boyutta biçimciliğin ve yüzeyselliğin hâkim olduğuna gönderme yapmaktadır. Çapan’ın tespitlerine göre, gelişim göstermenin ifadesi olarak normatifliğin göz ardı edildiği, yüzeysel bir şekilcilikle salt “kristalleşmenin” işlediği bir toplum ya da kentin çözümleri, yeni sorunlar olmaktan öteye geçemeyecektir.

Raportör: Dr. Adem Yılmaz

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın