NATO, Türkiye için ne ifade ediyor?

15 Kasım 2022 tarihinde Masa Ankara’da, Prof. Dr. Çınar ÖZEN’in konuk olduğu oturum sonrasında Masa uzmanları tarafından hazırlanan rapor.

Türkiye’nin siyasal bilincinde NATO ile olan ilişkiler, özellikle dış politika alanında oldukça belirleyici olmuştur. Nitekim uzun seneler boyunca NATO’ya aidiyet Türkiye siyasi yelpazesinde konum belirleme açısından önemli rol oynamış ve bu dahilde hem siyasilerin hem de dış politika karar vericilerin gündeminde kalmayı başarabilmiştir. NATO’ya dair tartışmalar bugünlerde de oldukça fazla ehemmiyet arz etmektedir. Bunun başlıca sebebi Transatlantik İttifakı’nda güvenlik algılarını en üst seviyeye çeken Rusya’nın Ukrayna’ya askerî müdahalesidir. İkinci olarak da Türkiye’nin Rusya ile gittikçe derinleşen ilişkisi, NATO’ya dair aidiyeti bir kez daha kamuoyunda tartışmalara yol açmıştır. Batı’da Türkiye’nin NATO’dan çıkarılmasına dair görüşlerin iyice duyulmaya başlaması ve Ankara’nın Moskova ile çok boyutlu hâle gelen ilişkisinin, ittifaka zarar verdiği kanaati de bu tartışmaları alevlendirmektedir. 

Bu bağlamda, MASA Ankara’daki NATO-Türkiye İlişkileri konulu toplantıya katılım gösteren Prof. Dr. Çınar Özen’in de belirttiği gibi, NATO Türkiye için kolayca vazgeçilebilecek bir kolektif güvenlik ittifakı değildir. “Vazgeçememe” olgusunu bu dahilde karşılıklı olarak değerlendirmek gerekir, zira sayın Özen aynı durumun NATO için de geçerli olduğu kanaatindedir. İki tarafı da esası itibariyle bağlayan bu durum, Türkiye’nin ittifak içerisinde “primus inter pares” yani “eşitler arası birinci” bir duruma yükselmesinin de önünü açmıştır. Batı’da Türkiye’nin NATO ittifakına dair sorular bu açıdan anlamsızdır, aynı şekilde Türkiye içerisinde de NATO’ya alternatif üretmek isteyen siyasi argümanların temeli oldukça zayıftır. 

Türkiye bugün NATO’ya hem operasyonel olarak tam olarak bütünleşmiş konumdadır hem de ittifakın gündemini belirlemede de önemli rol oynamaktadır. Başka bir ifadeyle NATO, Türkiye’nin dış politika nüfuzunu hissettirebildiği ender çok taraflı yapılardan biri olmakla kalmayıp aynı zamanda, Türkiye’nin hemen her aşamasında etkin olduğu, salt bir güvenlik ittifakından öte bir “düzeni” ifade eden uluslararası bir yapıdır. Türkiye, NATO’nun etkin caydırıcılığını kuvvetlendirdiği gibi, NATO da Türkiye için bir güvenlik garantörüdür. Kıbrıs ve Yunanistan ile gerginliklerin arttığı konjonktürde bu güvenlik garantisi kolayca kenara itilemeyecek kadar kıymetli bir dış politika unsurudur. Sayın Özen’in de teskinlerine binaen, bu denklemi Türkiye’deki kamuoyu da anlamlı bir şekilde tahayyül etmelidir.

Sayın Özen’in tespitlerinden de yola çıkarak NATO’da bir ABD’nin etkinliğinin başrolde olduğu bir sorunsalın da altı çizilmelidir. Prof. Özen’e göre, çift kutuplu dünyanın sona ermesi ve ABD’nin yeni kurulan çok kutuplu düzende etkin ve yegâne süper güç olma çabası ittifakın istikametine dair soruları beraberinde getirmektedir. Örneğin, ABD’nin Ukrayna’daki savaş sebebiyle Rusya’yı izole etme çabası ve bu doğrultuda Transatlantik havzasında gücünü tekrar hissettirmesi bu girişimin bir göstergesidir. Rusya’nın tabir-i caizse “yumuşak karnı” olan Ukrayna, ABD ve NATO için Rusya’yı frenlemek ve dünya siyasetinde parya konumuna indirgemek için önemli bir fırsat penceresi açmıştır. 

Prof. Özen’in iddiasının ortaya koyduğu üzere ABD ve NATO birbirine eş nosyonlar değildir. NATO, münhasır dış politika ajandalarına sahip ülkelerden oluşan oldukça etkin bir güvenlik örgütüdür. NATO’nun başarısı ve sürdürülebilirliği kanıtlanmış olsa da ittifakın bağımsız devletler tarafından oluştuğunu da unutmamak gerekir. Belki de bu örneklemeye verilecek en iyi iki aday Fransa ve Türkiye’dir. 

Beşinci cumhuriyetinin mimarı Charles de Gaulle’den beri Fransa’nın NATO ile olan ilişkisi “inişli çıkışlı” bir seyir izlemiştir. Fransa, ABD nüfuzunu en azından doğal havzası Avrupa’da dengelemek için bu yönteme başvurmuştur. Türkiye de keza aynı “denge” rasyosu ile Rusya ile münhasır ilişkiler geliştirmekte ve kendi ulusal çıkarları doğrultusunda adım atmaktadır. Bu noktada şu şerhi de düşmek önemlidir: Rusya Türkiye için NATO’ya alternatif bir güvenlik şemsiyesi sunamaz ve değerler bakımından da Türkiye’nin siyasi ruhu ile de uyumlu değildir. Mevcut küresel konjonktürde Türkiye her ne kadar dönemsel bazı kazanımlar için Rusya ile münhasır bir ilişki yürütse de tabir-i caizse Türkiye ve NATO daha derin bir kader ortaklığı ile birbirine bağlıdır. 

Gerek Türkiye’de gerekse uluslararası platformlarda NATO-Türkiye ilişkilerini ele alan tartışmalar bu kader ortaklığını göz önünde bulundurmalıdır.. Tarih boyunca sağlam temellere dayanmış, karşılıklı gereksinimlerle de sağlamlaşmış olan NATO-Türkiye ilişkisi hâlen Türkiye’nin en temel dış politika kazanımlarından biri olmayı sürdürmektedir.

Raportör: Batu Coşkun

Raportör Batu Coşkun hakkında 15 makale
Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra London School of Economics’te Karşılaştırmalı Siyaset yüksek lisansı yaptı.

1 geri izleme / bildirim

  1. SEÇİM SÜRECİNDEKİ TÜRKİYE’DE OLASI KAYMALAR

Bir Cevap Yazın