Rusya’yı Anlamak (2)

Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve SSCB’nin dağılmasından Putin dönemine kadar Batı’da özellikle ABD liderliğinde kurulan yeni ve geçici tek kutuplu düzende Rusya’ya olan ilginin oldukça azaldığı görüldü. Günümüzde Rusya elbette ki eskinin süper gücü bir SSCB değil. Bu tespitte artan Çin etkisi ve AB içinde değişen dinamikler de oldukça belirleyici. Fakat Rusya’nın yeni çok kutuplu dünya düzeninde oynadığı rolünün gereğinden fazla küçümsenmesi veya abartılması da sistem üzerinden yapılan analizlerin eksik kalmasına neden olmakta.

Hiç şüphesiz Rusya özellikle Ukrayna Savaşı başladığından itibaren güç kaybetmektedir. SSCB dönemi sahip olduğu sistem belirleyici aktör rolünün yerini Rusya büyük güç olmaya devam mı ediyor? Sorusu almaya başladı. Diğer taraftan Rusya’sız bir sistemin de kurulamayacağı aşikârdır: Dünyanın en büyük coğrafi yüzölçümü, yeraltı kaynakları bakımından gezegendeki tüm doğal kaynakların %50’sine yakını, nükleer silah kapasitesi ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi daimi üyeliği. Bu sebeple Rusya’yı anlamak ve dış politikadaki rolünü objektif bir gerçeklikle ele almak ayrı bir öneme sahiptir.

Rusya’nın hem Ukrayna Savaşı’na başlaması hem de son darbe girişimiyle ilgili dış güçlerin karar alma mekanizmalarında ne kadar etkili olduğuyla ilgili tartışmalar yaygınlaştı. İki ayrı başlık altında görüşler toplanabilir: Batı/ABD Putinsiz bir Rusya’yı tercih eder veya Batı/ABD alıştığı bir Putin yönetiminin istikrarını destekler. Bu tartışma özellikle Wagner darbe girişiminin arkasında dış güçlerin olup olmadığıyla ilgili komplo teorileriyle de birleşti. Bir üçüncü ve sesi daha az çıkan görüş ise Rusya’nın karar alma mekanizmasında uluslararası sistemin ve diğer aktörlerin rolünün olduğunu fakat iç dinamiklerin daha etkili olduğunu savunmaktadır. Ben de bu yazı ile bu görüşü savunacağım.

İlk yazıda özellikle Rus kimlik inşasında devlet olmanın ve ontolojik güvenliğin önemi vurgulandı. Bu yazıda ise Putin Rusyası’nın kökenleri ve tek adam yönetimi şeklinde bir görüntüye sahip olan Rusya’da karar alma mekanizmalarının nasıl işlediği konusuna açıklık getirilecektir. Kremlin’de farklı kliklerin olduğunun son örneği Prigozhin liderliğinde Wagner tarafından gerçekleşen darbe girişimi oldu. Bu yazıda Rusya Federasyonu Eski Başbakanı Yevgeni Primakov’un kitapları ve yazılarından faydalandığımı belirtmek isterim.

Putin Rusya’sının Kökenleri

Putin dönemi Rusyası’nın ortaya koyduğu bütün muhafazakar yayılmacı tezler temelinde I.Nikolay döneminde atıldı. Bu sebeple Rusya’nın Çarlık dönemini iyi anlamak günümüzü anlamada oldukça önemli. 1825 yılında Çar olan I.Nikolay tahtta kaldığı 30 yıl boyunca seleflerinin veya haleflerinin yapamadığı tam anlamıyla itaate dayalı bir otokrasi tesis etmeyi başardı. Bunu Fransız Devrimi’nin özgürlük, eşitlik ve kardeşlik sloganlarına karşı geliştirdiği “Ortodoksluk, Otokrasi ve Halkçılık” sloganlarıyla yaptı. I. Nikolay’ın muhafazakar ideolojisinin arkasında yatan nedenlerden en önemlisi şüphesiz ki Kırım Savaşı’nın yarattığı etkidir. Günümüzde de Putin’in uygulamaları ve ideolojisi buna çok yakındır.

2020 yılı Rus Anayasası değişikliğinde muhafazakar ideolojinin etkilerinin görülmesi de bunun örneklerindendir: geleneksel aile yapısına yapılan vurgu, tarihsel hafızanın korunmasıyla ilgili eklenen kısımlar, din-devlet ilişkisinin önemi, Batı kültürü yerine Rus kültürü ve kimliğinin önemi. “Geleneksel Rus manevi ve ahlaki değerlerinin, kültürünün ve tarihi hafızasının korunması” vurguları da bunun örneğidir. Bir diğer dikkat çekici nokta ise güvenlik konseptlerinde Batı değerlerinin empoze edildiğinden duyulan rahatsızlık ve tek kutuplu Batı sistemine karşı Rusya’nın lider ülke olmadaki isteğidir.

Putin döneminin anlamada bir diğer önemli konu ise Ukrayna, Belarus ve Rusya’nın tek halk olduğu vurgularının yüksek sesle ve sıklıkla yapılmasıdır. Rusya devletinin tarihten gelen tezlerle her iki ülke üzerinde egemenlik hakkı talep etmesi çok tartışılan bir konu oldu. SSCB döneminde Kırım’ın verilerek Ukrayna sınırlarının genişletilmesinin hata olduğunu da her zaman dile getirdi. Günümüzde ise savaş ikinci yılını doldurdu ve Putin’in hâlâ tezlerinde ısrarcı olduğu görülüyor. 

Putin’in imparatorluk mirası üzerinden Rusya’nın yeniden güçlenmesindeki rolü kimse tarafından inkar edilemez. Yeni dönemin en önemli işareti 2007 yılında yapılan ünlü Münih Güvenlik Konferansı konuşmasında bulunmakta: “Günümüz dünyasında tek kutuplu dünyanın kabul edilemez olasının yanı sıra imkansız olduğu kanaatindeyim………NATO neden bizim sınırımıza geliyor? Bu şekilde Avrupa kıtası daha güvenli hale mi geliyor? NATO’nun son genişlemesiyle neler olduğunu hatırlayalım….ABD her yönden ulusal sınırlarının ötesine geçmiştir. Diğer uluslara dayattığı ekonomik, siyasi, kültürel ve eğitimsel politikalar bunun kanıtıdır. Kim bundan memnun kalıyor?”  2008 Gürcistan Savaşı, 2014 Kırım’ın ilhakı, 2015 Suriye’de askeri operasyonlara katılma, özellikle Afrika artan nüfuz ve son olarak 2022 Ukrayna Savaşı Putin’in yeni dünyasının en açık göstergelerinden.

Rusya’da Karar Alma Mekanizmaları Nasıl İşler?

Tarihsel olarak Rusya’yı yöneten elitler arasında ideolojik ve jeopolitik tercihlere göre farklı klikler yer almıştır. Günümüzde de bu durum geçerlidir. Rus imparatorluğu döneminde taht çevresindeki etkileri değişen bu klikler Stalin döneminde bile varlıklarını sürdürmüşlerdir. Batıcı/Asyacı, Asyacı/ Avrasyacı, Ulusalcı/Liberal ve Güvenlikçi/ Milliyetçi gibi grupların iç siyasetteki etkilerini dış politikada, medyada, siyasi partilerde, iş dünyasında ve hatta sanatla edebiyatta da görmek mümkündür.

Örnek olarak Medvedev Batıcı kliklerin temsili lideri olarak kabul edilir. Mişustin ulusalcı ve güvenlikçi klikler tarafından desteklenir. Şoygu güvenlikçi kliğin temsili lideri iken Lavrov ulusalcı kliktendir. Bu gibi önemli siyasi aktörlerin Putin’e değişen yakınlıkları ile dış politikadaki kararların alınmasında doğrudan etkisi bulunmaktadır.

Putin yönetimindeki Kremlin’de sistemin işleyişine baktığımız zaman Putin yani Kremlin merkezde yer alır. Silaviki/ istihbarat içinde, oligarklar, önemli siyasi aktörler, devlet şirketleri ve hatta kilise dahi bu işleyişte role sahiptir. Bu yapıyı merkezden çevreye doğru açılan çemberler şeklinde de düşünebiliriz. Tarihsel misyon da bu merkezde belirleyicidir. ABD veya AB ülkelerinde olan çoklu yapılar, iç çekişmeler, iktidar mücadeleleri ve derinlik burada da bulunmaktadır. Bu nedenle uzun yıllar yönettiği için kamuoyunda Putin’in tek otorite olarak tek karar verici olduğu algısı indirgemeci bir bakış açısına neden olmaktadır.

Rusya’da ulusalcı ve güvenlikçi kliklerin Şoygu- Lavrov ikilisi liderliğinde son yıllarda giderek daha fazla ön plana çıkması Ukrayna Savaşı’nın kararının alınmasında da oldukça etkili oldu. Fakat savaşın başında koyulan askeri ve jeopolitik hedeflerin gerçekleşmemesinden kimin/ hangi klik liderinin sorumlu olacağı hala belirsiz.

Ayşe Gülsüm Çalık hakkında 20 makale
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını Brunel University of London’da güvenlik alanında yazdığı tezle tamamladı. Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde Rusya’nın Arktika Dış Politikası başlıklı doktora tezini yazıyor.

İlk yorum yapan olun

Bir Cevap Yazın