
2022 FIFA Dünya Kupası 20 Kasım’da Katar’da başladı. İlk kez bir Dünya Kupası organizasyonu müslüman ve Arap bir ülkede gerçekleştiriliyor. 2010 yılında Katar’a verilen futbol organizasyonu o günden bu yana tartışılıyor. Dönemin FIFA Başkanı Sepp Blatter de sonrasında, organizasyona dair verilen bu karardan pişman olduğunu dile getirmişti.
Katar’ın eleştiri ve boykot hedefinde olmasının gerekçeleri arasında LGBTİQ+’ların sert yaptırımlarla karşılaşması, işçi haklarının ödenmemesi ve zor şartlarda çalıştırılmaları, bununla birlikte Mart 2021’den bu yana AF Örgütünün aktardığına göre 6 bin 500 işçinin hayatını kaybetmiş olması, ifade özgürlüğündeki sınırlar, kadınların erkek vasi sistemiyle kamusal alanda var olabilmesi gibi ciddi ihlaller bulunuyor.
Tartışmaların odağında Katar’ın insan hakları alanındaki mevcut durumu var. Katar’da eşcinsel birliktelik yasadışı. Ayrıca homseksüellik ‘beyin hasarı’ olarak da tanımlanmış durumda. Eşcinsel ilişkide bulunanlar para cezasından idama kadar ağır yaptırımlara maruz kalıyor. Eşcinsel bireyler Katar’da ‘dönüştürme terapisine’ de tabi tutuluyor. LGBTİQ+ hakları dünya genelinde son yıllarda ciddi şekilde savunulurken, örgütsel olarak yükselen eşcinsel bireylerin Katar’da millî takımlar düzeyinde de destek görmeleri şaşırtıcı değil. Eşcinselliğin yasaklı olmasına en yüksek tondan tepkiyi Alman millî takımı verdi. Turnuva başlamadan önce takım olarak ‘human rights’ yazılı formalar giyen Almanlar 2-1 kaybettikleri Japonya maçının öncesinde ise elleriyle ağızlarını kapatarak fotoğraf çektirdi. ‘One Love’ baskılı pazu bandının takılmasına izin vermeyen Katar yönetimi bu şekilde protesto edilirken Almanya İçişleri Bakanı Nancy Faeser da tribünde FIFA Başkanı Gianni Infantino’nun yanında futbol yöneticisiyle sohbet ederken kol bandını taktı.

FIFA’yı eleştirerek yaptırım tehdidinin bir hata olduğunu söyleyen Faeser, maçtan önce Doha’da Alman Futbol Federasyonu’nun bir etkinliğini ziyareti sırasında yaptığı açıklamada “Federasyonların baskı altına alınması doğru değil” dedi.
Faeser, “Günümüzde FIFA’nın insanların açıkça hoşgörüden yana, ayrımcılığa karşı durmasını istememesi anlaşılır gibi değil. Bu çağımıza uymuyor.” ifadesini kullandı.
İşçi Hakları
Katar 2022 Dünya Kupası’nda öne çıkan en önemli ihlallerden biri de stadyum inşaatlarında çalışan işçilerin haklarında yaşanıyor. Katar’da Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü işçilerden bizzat öğrendiği bilgilere göre insanî olmayan şartlarda yaşadıkları ve göçmen olarak gelen 6 bin 500 işçinin de hayatını kaybettiği aktarılıyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün raporuna göre, 2022 Katar Dünya Kupası hazırlıkları için çalıştırılan kişilerin uğradığı haksızlıklara ilişkin araştırmanın sonuçları şöyle:
Görüşülen tüm çalışanlar, ülkelerinden gelmeden önce vaat edilenden çok daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyorlar.
Bazı çalışanlar ücretlerini ancak aylar süren gecikmelerden sonra alabiliyor.
Çalışanların çoğu işe başladıkları ilk dönemlerde insani standartlardan yoksun, kapasitesinin çok üstünde dolu olan yerlerde yatmak zorunda kaldılar. Özellikle taşeron firmalar aracılığıyla çalıştırılan yabancıların birçoğu halen uygun olmayan ortamlarda yaşıyorlar.

İnsan ve işçi hakları grubu Equidem’in “Eğer şikayet edersek, kovuluruz” başlıklı son raporuna göre, Katar’daki stadyumların inşaatında çalışan göçmen işçiler, “sistematik bir şekilde” işçi hakları ihlaline uğruyor.
Kadınlar ‘erkek vasi’ olmadan adım atamıyor
Katar’da ‘erkek vasi’ uygulaması mevcut. Kadının kamusal hayatta tek başına imza yetkisi bulunmuyor. Bir erkek vasi onun adına imza verdikten sonra resmî işlemlerini yürütebiliyor. New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Katar’ı kadınların evlilik, seyahat ve üreme sağlığı hizmetlerine erişim gibi temel haklar konusunda bağımsız kararlar almasını engelleyen ‘erkek vasi’ kuralını kaldırmaya çağırıyor. HRW’nin görüştüğü 50 kadından biri, kadınların hayatlarını “sürekli karantinada” olmaya benzer olarak tanımlıyor. Yurt dışında okumak için kazandığı bursu kullanmasına izin verilmeyenler, istediği gibi seyahat edemeyenler ve pek çok kişisel girişim ve gelişimden mahrum kalanlar.
Yazılı olarak kadınların yüksek eğitim almasını engelleyen herhangi bir kanun olmasa da ‘erkek vasi’ uygulaması nedeniyle kadınların her aşamada ailelerinden veya eşlerinden onay alması gerekiyor.
Dünya kupası karşılaşmaları oynanırken birçok haber sitesinde fotoğraf galerileri görüyorsunuzdur. Dünyanın farklı coğrafyalarından millî takımlarını desteklemeye gelen kadınların Katar’lı hemcinsleri tarafından izlendiği de aşikâr. Kendi ülkelerinde yaşadıkları ayrımcılıkla kıyaslandığında Katar’da bulutların üzerinde hissettikleri muhtemel. Durum Katarlı kadınlar içinse daha azap verici olsa gerek. Suudi Arabistan’da 2019 yılında kadınların izinsiz seyahat edebilme hakkı verildiğinde bu müslüman Arap coğrafyası için eşsiz bir adım olmuştu. Katar hâlâ Suudi Arabistan’ın gerisinde. Kadınların dünyanın birbirinden farklı ülkelerinden gelen insanlarla bir arada dünya kupası coşkusu yaşaması oldukça zor. En azından bir vasi gerek. Dünyanın gözü ne kadar Katar’da bilinmez ama Dünya Kupası her halükârda reytingi yüksek bir organizasyon.
Katarın yaşadığı protesto ilk ve en ağırı değil
Katar’da turnuvanın açılış maçından önce Ekvador’lu fubolculara rüşvet iddiası, henüz kanıtlanmadı, dışında herhangi bir usülsüzlüğün ayyuka çıkmadığı bir gerçek. Ayrıca 2010 yılında Güney Afrika’da düzenlenen Dünya Kupası’nda hem FIFA hem de Güney Afrika yetkilileri tarafından sıkça belirli saatlerde taraftarların dışarı çıkmaması, bazı bölgelerde gezmemesi, suç oranının yüksek olduğu gibi uyarılarda bulunulmuştu. Buna rağmen birçok hırsızlık ve gasp yaşanmıştı. Güney Afrika Dünya Kupası’ndan beş yıl sonra, 2015 yılında medyada, zamanın FIFA başkan yardımcısı Jack Warner ve FIFA İcra Kurulu’nun eski üyesi Chuck Blazer hakkında 2010 Dünya Kupası ev sahipliği için Güney Afrika’lı yetkililerden rüşvet aldıkları hakkında haberler çıkmış ve 2016 yılında Jack Warner rüşvet aldığını itiraf etmişti. Güney Afrika’daki güvenlik açığı ve itiraf edilmiş rüşvet ağına rağmen kamuoyuna yansıyan en azından bizim takip edebildiğimiz yaygın bir protesto ile karşılaşmadık.
Dünya Kupası tarihinin en büyük protestosu 1978 yılında Arjantin’de yaşandı. Darbecilerin yönetimde olduğu bir dönemde Arjantin’de düzenlenmesine karar verilen Dünya Kupası organizasyonu ilk günden itibaren dünya genelinde sert tepkilerle karşılandı. Tüm eleştiriler ve kampanyalara rağmen Arjantin’de başlayan futbol organizasyonu darbeci liderlerin kendilerini meşrulaştırma ve propagandalarını yapma şölenine dönüştü. 32 ülkenin katılması gereken dünya kupasına 1978’de 16 ülke katıldı. Turnuvaya katılan ülkeler arasında bulunan Hollanda ve Batı Almanya’nın dünyaca ünlü futbolcuları Johan Cruyff ve Paul Breitner Arjantin’e gitmeyerek en çok ses getiren protestoyu gerçekleştirdiler.

Arjantin ve Güney Afrika dahil diğer dünya kupalarında gerçekleştirilen protestoların kolayca unutulduğu görülüyor. Futbolun asla sadece futbol olmadığı, şaibenin de yeşil sahada en az meşin yuvarlak kadar yer aldığı bir oyunun sunî insan hakları gösterisine dönüşmesi düşündürücü. Katar’ın insan hakları ihlalleri elbette kabul edilebilir değil. Doğu ülkelerinde yaşanan insan hakları ihlâllerinin görünür kampanyası Batı’ya göre her zaman daha göze sokulur oluyor. ABD’den Yunanistan’a dek yaşanan hak ihlallerinin birbirlerini protesto etmeme, görmezden gelme alışkanlığı Doğu için geçerli değil. Katar’ın insan haklarında aşacağı çok eşik var. Ancak insan hakkı ihlalleri demokrasi gösterileri ile yine istismar ediliyor. Katar suçlu ama top çeviren hangi ülke masum? Bunun üzerinde durmak daha anlamlı.
Hazırlayan: Mustafa Aksoy (MASA Ankara)
Bir Cevap Yazın